İsviçre Alpleri
Mart 2017
İsviçre gezimin en en en sevdiğim
kısmına geldim 😊 Heidi’den aşina olduğumuz o muhteşem Alp
dağları ve kıyısındaki minik masalsı köyler (gözlerinden kalp çıkan emoji). Zürih’ten
o köylere ulaşırken ve Zürih’e geri dönerken trenle yaptığım yolculuk sırasında
kendimi çocukken çizdiğimiz resimlerin içindeymişim gibi hissettim. Trende ne
tarafa oturursam oturayım diğer tarafın manzarasında aklım kaldı.
Bu kadar övgü yetersiz kaldı ama
artık gezinin ayrıntılarına geçeyim;
Zürih’ten yine Bern aktarmalı
olarak Interlaken’e doğru yola
çıktık. Interlaken Ost ve Interlaken West olarak 2 istasyon var. Biz West’te
indik ama aslında Ost’ta inmek daha mantıklı olurmuş çünkü tekrar Ost’a kadar
yürüyüp, geri döndük. Interlaken, Alp dağlarının kıyısında bir kasaba.
İnanılmaz sakin, huzurlu bir yer. Diğer alp köylerine göre gelişmiş ve büyük.
Gölün etrafında yürüyüş yapmanızı tavsiye ederim hem de bu sırada muhteşem
fotoğraflar çekebilirsiniz. Burada dikkatimi çeken bir durum vardı; Interlaken’e
yerleşmiş çok sayıda Asyalı gördüm. Hatta bahçesinde yoga ya da meditasyon
yapan birçok kişi gördüm sanırım meditasyon yapmak için buradan daha huzurlu
bir ortam olamazdı.
Burada biraz vakit geçirdikten
sonra Alp köylerinden biri olan Mürren’e doğru yola çıktık. Mürren’e gitmek
için 2 tren bir de teleferik kullandık ve bu yolculuk esnasında 10 sn ye bile
gecikme olmadı. Buna sürekli şaşırıyorum çünkü öyle yollardan geçtik ki mutlaka
bir aksaklık olması gerekirdi 😊 Hatta ikinci aktarmamızda tren resmen dağa
tırmandı. Tırmanırken manzara inanılmazdı hatta Japon turistler sürekli
şaşkınlıktan bağırdılar 😊
Trenle Lauterbrunnen’e ulaştık. Lauterbrunnen ismi Laute Brunnen kelimelerinin birleşiminden oluşuyor ve şelaleler anlamına geliyor çünkü bu vadide 72 adet şelale var. Vadi bir çukur şeklinde, teleferikle köylere doğru giderken kuşbakışı bu şekli çok net bir şekilde görebiliyorsunuz. Mürren’e ulaşırken en eğlenceli bölüm teleferikti. 1650 metre yukarı tırmanıyorsunuz, yukarı çıkmak güzel ancak aşağı doğru inmek daha heyecanlı 😊 Yine teleferikte bol bol fotoğraf çekmenizi tavsiye ederim. Fotoğraf çekerken manzarayı da kaçırmayın tabi ki 😊
Mürren sevimli bir Alp köyü. Köyü yürüyerek 1 saatte
bitirebilirsiniz. Burası yakındaki kayak merkezine gitmek için gelen
turistlerin uğrak noktası. En fazla 3 katlı ahşap oteller bulunuyor. Sürekli
ellerinde boardlarıyla dolaşan insanlara rastlıyorsunuz. Gerçi bu insanlara
Zürih’de de rastlıyorsunuz çünkü Zürih’ten kayak merkezlerine ulaşmak 2 ya da 3
saat sürüyor. Mürren’den daha da yukarıda bulunan köylere ulaşmak için yine
teleferik kullanmanız gerekiyor. Her köy için teleferikler bulunuyor. Biz çok
fazla yükseğe çıkmadık. Çünkü çok yüksekteki köylerde kar kalınlığı fazlaydı,
kıyafet olarak hazırlıklı değildik. Mürren’de bile mart ayının sonu olmasına
rağmen belli yerlerde kar vardı.
Mürren’de birkaç saat geçirdikten
sonra Luzern’e doğru yola çıktık.
Luzern’e giderken Lungern üzerinden geçtik ki inanılmaz bir yerdi. Aslında bu
bölgeye daha fazla zaman ayırıp, her durakta inip bir sonraki tren gelene kadar
kasaba kasaba gezilebilir. Ben bir dahaki İsviçre turunda bunu yapmayı
planlıyorum.
Benim gitmek isteyip, gidemediğim
ancak hakkında çok araştırma yaptığım bir yerden de bahsetmek istiyorum. Cailler
çikolata fabrikası turu. Çikolatalarıyla ünlü İsviçre’nin en bilinen
markalarından biri olan Cailler’in fabrikası Gruyere’de bulunuyor. Gruyere
Lozan’a yakın bir köy. Lozan’dan ya da Cenevre’den kalkan trenlerle ulaşabilirsiniz.
Ya da getyourguide tarzı sitelerden tur ayarlayabilirsiniz. Öncelikle Gruyere’yi
geziyor daha sonra da peynir ve çikolata tadarak fabrikayı geziyorsunuz.
Fabrikaların isimleri The Maison Cailler Chocolate ve La Maison du Gruyeres
Cheese’dir. Çikolata fabrikası İsviçre’nin en eski çikolata fabrikasıdır, 1819
yılından beri hizmet vermektedir. Eğer vaktiniz yeterliyse birçok duyuya hitap
eden bu turu kesinlikle deneyimlemenizi tavsiye ederim.
Bu tatlı detaydan sonra tekrar
gezimize dönersek;
Mürren’den yaklaşık 2 saatlik
yolculuktan sonra Luzern’e ulaştık. Luzern’de de gezilecek birçok nokta
bulunuyor, en bilinenlerini aşağıda yazıyorum.
Kapell Köprüsü: Luzern, Reuss Nehri tarafından eski ve yeni şehir
olarak ikiye ayrılmıştır. Eski ve yeni şehri birbirine bağlayan bağlantı ise
dünyanın en eski tahta köprülerinden biri olan “Chapel Bridge”dir. Bu köprü
1333 yılında Luzern şehrini savunma amaçlı yapılmış. Burası bana Harry Potter
filmlerindeki köprüyü hatırlattı. Luzern ana istasyonundan indiğinizde 5 dakika
yürüyerek köprüye ulaşabiliyorsunuz.
Luzern Aslan Anıtı: 1820 1821 yılları arasında, Fransız devrimi
sırasında Paris Tuileries Sarayı’nı savunan İsviçreli Muhafızların öldürülmesi
üzerine yapılmıştır. Anıt ara bir sokakta bulunuyor, bulmak için kalabalık
grupları takip edebilirsiniz, sizi direkt oraya götüreceklerdir 😊
Jesuit Church (Jesuitenkirche): Kuzey İsviçre Alplerinin en büyük
barok kilisesidir. 1667 yılında yapımına başlanmış, 1673 yılında yapımı tamamlanmıştır.
Water Spike: Suyun akışını ve buna bağlı olarak yükselme seviyesini
düzenlemek için tasarlanan benttir. 1859 yılında yapılmıştır. Spike olarak
adlandırılmasının sebebi su seviyesini ayarlamak için manuel olarak suya elle
indirilmesidir.
Luzern’de çok uzakta beliren Alp
Dağları manzarası şehre çok ayrı bir hava katıyor, bu manzarayı da izlemenizi
ve fotoğraflamanızı tavsiye ederim.