25 Ara 2015

Avrupa'da Sonbahar İlk Durak Viyana

Bu yıl Kasım ayında Viyana, Prag ve Berlin'e yaptığım turdan sonra, bundan sonraki Avrupa turlarını Sonbaharda yapma kararı aldım. Sonbahar dendiğinde aklınıza gelen tüm renkleri özellikle Viyana ve Prag'da bulabilirsiniz. 

Öncelikle gezimize Viyana'dan başladık. Viyana o kadar sakin, o kadar huzurlu ve o kadar sanat dolu  bir şehir ki insanın içinde keşke burada yaşasam hissi uyandırıyor. Viyana'da nüfusun yaklaşık %30'u Türk. Şehirde saat 7'den sonra ve Pazar günleri cafeler, dükkanlar, AVM'ler kapalı. Türk mahallesindeki yerler hariç, sanırım biz çalışmayı Avrupalılardan daha çok seviyoruz :)

Viyana'ya THY veya Pegasus Hava yolları ile gidebilirsiniz. Hava alanı şehir merkezine çok yakın. Şehir merkezine kalkan otobüsleri veya treni kullanabilirsiniz.





Viyana'da ilk önce Kunst Haus Wien / Hundertwasser'e uğradık. İlginç mimariye sahip binaların ve yine aynı mimari tarzda hediyelik eşya satan dükkanların bulunduğu bölge. Ayrıca ünlü Mozart Çikolatalarının da tadına bakabilir ve alabilirsiniz.










Hofburg Sarayı, Versailles'e benzeyen Schönbrunn Sarayı, Belvedere Sarayı, Albertina Müzesi, Mozart'ın Evi, St. Stephen Katedrali gezilecek en önemli yerler arasında. Özellikle Schönbrunn Sarayı'nın bahçesini gezmelisiniz. 


Viyana gezinizin içine Opera Binası, Üniversite, Parlamento Binası ve müzeler bölgesindeki müzeleri de dahil etmelisiniz. Viyana'nın merkezi Ring Bölgesi olarak adlandırılıyor. Bir noktadan yürümeye başladığınızda aynı istikamette ilerlediğinizde tekrar o noktaya geri geliyorsunuz. 


















Gezi sırasında opera binası ile ilgili ilginç bir gerçeği öğrendik. Binanın mimarları August Sicard von Sicardsburg ve Eduard van der Nüll. Opera Binasını tamamladıktan sonra Kral ve halk "na na na naaa opera binası gara benziyooor" diye alay edince August Sicard Von Sicardsburg buna dayanamamış ve intihar etmiş. Aslında bir Haydarpaşa havası da yok değil :) Şaka bir yana Binanın mimarisi oldukça güzel ve etkileyici.



Alışveriş için Graben, Kohlmarkt, Mariahilf caddeleri popülerdir. Ancak Viyana pahalı bir şehir, alışveriş için çok cazip bir şehir değildir. Ama yine de siz bilirsiniz tabi ki :)





Gelelim nelerin tadına bakmalıyız bölümüne. Bir tatlı sever olarak öncelikle en güzel tatlıları yiyebileceğiniz yerden başlayacağım. Mozart Cafe. Albert Museum'un hemen karşısı, Hotel Sachre'nin yanında bulunuyor. 1794 yılından beri hizmette bulunan bu cafe geçmişi hala yaşatıyor. İçeri girdiğinizde zamandan kopuyor, çok çook eski zamana giriyormuş gibi hissediyorsunuz. İçinde nefis tatlıların ve tatların bulunduğu bir zaman makinesi de diyebiliriz. Garsonların kıyafetlerinden, hareketlerinden, içerideki dekorasyona kadar hiç bir şey günümüze ait değil . (Free Wifi dışında) Sipariş etmeniz gereken tatlılar ise Mozart tarte Kremalı ve Strudesl Apfelstrudel (elmalı sıcak tart) Tatlarını anlatamam, gidip yemeniz lazım :)







Yemek için ise şinitzel tercih edebilirsiniz. En iyi şinitzel'i de Figlmüller'de yiyebilirsiniz. rezervasyon yapmıyorlar, kapıda biraz sıra bekleyebilirsiniz. 

Kaldığımız otel ise Mozart Otel. Beni en çok cezbeden şey ise içinde eski bir piyano olması :) Genellikle tur acentelerinin tercih ettiği uygun, şehir merkezine yakın, eski ve temiz bir otel. 

Yurt dışında ihtiyaç duyulan en önemli şeylerden biri olan Wi-fi'ye Viyana'da bir çok merkezde ve cafe'lerde rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz.

Viyana ile ilgili aklımda kalan en ilginç şey ise küçücük ve kimsenin geçmediği sokaklarda bile trafik ışıklarının olması ve insanların hiç araç veya insan olmamasına rağmen bu ışıklara ısrarla uyması :) Işıklara uymayıp geçen bir grup genç gördük ve şaşırdık. Sonra yanlarından geçtiğimizde bir baktık ki onlar da bizim isyankar Türk kardeşlerimizdi. :) 







27 Eyl 2015

Eylül Güzeli Muğla


Taze taze gezdiğim Muğla'dan,gezi notlarımı hemen paylaşmak istedim. Her zaman olduğu gibi öncelikle ulaşımdan bahsedelim. Muğla'ya özel aracımızla karayolunu kullanarak gittik. Bursa, Balıkesir, Manisa, İzmir,Aydın ve Muğla güzergahını takip ettik. Molalarla birlikte yaklaşık 12 saat sürdü. 


Havayolu ile gitmek isterseniz Dalaman Havalimanına gidebilir, oradan Havaş ya da yerel otobüs, minibüs firmaları ile gitmek istediğiniz yerlere ulaşabilirsiniz. Ayrıca Havalimanından taksi ile ya da araç kiralayarak ulaşımı da tercih edebilirsiniz tabi biraz daha pahalı olacaktır. 

Karayolu ile gittiğinizde sabah kahvaltı zamanınızı Manisa'ya denk getirmenizi tavsiye ederim. İzmir- Uşak Karayolu üzerinde Spil Daği Milli Parkı'nı geçtikten sonra Ege Sevilen Otel'e ait Balkaymak kahvaltı salonu bugüne kadar yol üzerinde yediğimiz en lezzetli kahvaltı menüsüne sahip yer. Tabi buraya gitmek için yoldan biraz çıkıyorsunuz ama buna kesinlikle değer. Servis o kadar hızlı ki oturduktan 10 dk sonra kahvaltımızı yapmaya başladık. Sıcacık ekmek, üzerinde polenler bulunan bal kaymak harikaydı. Fiyat oldukça uygun, 3 kişi 50 TL verdik ki bunun çok çok üzerinde bir menü ve lezzet vardı.


Enfes kahvaltımızdan sonra İzmir yolundan devam ederek Akyaka'ya vardık. Akyaka kesinlikle gidilmesi, görülmesi gereken bir yer. Muhteşem doğası, her sokakta çiçek kokusu, azmak çayının dinlendirici sesi, ördeklerin Azmak'ta süzülmeleri, insanları, mekanları her şeyi harika. Azmak'ta Panamare Apart Otel'de kaldık. Bir daha ki gidişimde farklı otelleri tercih edebilirim. Otel hakkındaki yorumuma aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.




Azmak'ta denize girmek için Orman Kampını tercih ettik. 2 tane plaj var ama  hem çok kalabalık hem de deniz çok sığ. Plajlardan ilerleyip Mesire alanının içine girdiğinizde denize girebileceğiniz yerler bulunmakta. Deniz o kadar ilginç ki bir yerde buz gibi su bir adım ilerde ise sıcacık suda yüzebiliyorsunuz. Su temiz, rengi harika, orman manzarasına karşı yüzmek ise rahatlatıcı bir etki yaratıyor. 


2. gün ise Datça'ya gittik. Akyaka Datça arası yaklaşık 2 saat sürüyor. Yol belli bir yerden sonra keskin virajlar ile devam ediyor. Her iki tarafta deniz, dağ manzarası olan bir yol ne tarafa hangi güzelliğe bakacağınızı şaşırıyorsunuz. Datça'da denize girmek için tabi ki Palamutbükü'nü tercih ettik. Şu ana kadar girdiğim en iyi denizdi. Suyun sıcaklığı, berraklığı, el değmemişliği inanılmaz. Denize girmeye doyamadım. Küçük bir not Palamutbükü'ne indiğinizde sol tarafa doğru devam edin. Sağ tarafta sahil küçük ve dar. Sol taraf ise daha geniş, daha rahat. Bir kaç tane plaj var ayrıca oturup dinlenebileceğiniz bir şeyler içebileceğiniz bir çok şirin mekan var. 



3.gün tercihimiz ise Dalyan İztuzu plajı. Akyaka Dalyan arasın yaklaşık 1 buçuk saat sürüyor. Yol Datça'ya göre oldukça düz ve geniş. Yolda giderken nasıl bir doğa harikasıyla karşılaşacağınızı manzaradan anlayabiliyorsunuz. İztuzu Plajı'nı gösteren bir çok tabela bulunuyor. Nar bahçelerinin arasından ilerliyorsunuz. İztuzu plajı bir doğa harikası. Arka tarafta göl arada kumsal ve deniz. Plajda bilgi tabelaları "Caretta Caretta'ların yumurtlama alanı" Kazıklarla ve iple belirlenmiş bir alan var. Bu alanların arasında yumurtalar olduğu için burada güneşlenmek yasak. Denizi çok sığ ve berrak. Kumları o kadar yumuşak ve ince ki bastığınızda tüm stresinizi aldığı hissediyorsunuz. Plaj o kadar doğal ki keçiler gelip sizin yemek çantalarınızı karıştırıyor elinizden yemek yiyor, yanınızda dolaşıyor. Keçileri besleyelim :)









Saat 18:00'e kadar açık olan caretta caretta rehabilitasyon merkezi var plajın hemen yukarısında. Yaralanmış Caretta'lar tedavi ve rehabilite ediliyor. Orayı da gezip, bağış yapmanızı tavsiye ederim. 





Dalyan'dan dönerken yol üzerinden "Nar Danesi" adlı çok çok şirin bir mola yeri var. Uğramadan gelmeyin listesine alınmalı. Nar bahçelerinin içinde çok güzel dekore edilmiş bir yer. Nar suyu, nar, mandalina, portakal dondurmasını tadabilirsiniz. Ayrıca yan tarafından kendilerinin yetiştirdiği sebzeler var bu sebzelerle de gözleme yapılıyor. Doğal ve yöresel bir çok yemek çeşidi de mevcut. Biz nar suyu ve mısırlı börek yedik. Mısırlı börek Mısır ekmeği ve içinde pazı olan harika bir lezzetti. Nar suyu ise o kadar ferah ve tazeydi ki tadı damağımda kaldı. 








Muğla'daki son günüzümü yine Akyaka'da geçirdik. Ama bu sefer denizde değil Azmak'ta serinledik. Buzzz gibi bir su. İçine girmek biraz cesaret istiyor. Soğuktan yanıyorsunuz :) Vücudunuza binlerce iğne batıyor sanki. O yüzden birden atlayın derim. Ama atladıktan sonra çıkmak istemiyorsunuz. O kadar ferahlıyorsunuz ki sudan çıktığınızda kendinizi zımba gibi hissediyorsunuz. Bir de en eğlenceli kısmı kendinizi akıntıya bırakma kısmı. Ben ilk girdiğimde akıntının o kadar kuvvetli olduğunu tahmin etmedim ve kendimi bıraktım. Metrelerce aşağıda zor tutunabildim, tutunmasam da sorun değildi denizden çıkardım :) Belki 10 kez yukarı taraftan girip, aşağı tarafa kadar kendimi akıntıya bıraktım. Eğer Akyaka'ya gitmişseniz Azmak'a girmeden sakın gelmeyin.



Akyaka'da yemek tercihimiz Ayşe Ana'nın Yeri'ydi. Zeytinyağlı, sağlıklı ev yemekleri lezzetliydi. Ayrıca pideleri de oldukça lezzetli. Akyaka'da yemek yemek ve bir şeyler içmek için çok fazla tercih var ve hepsi de lezzetli ve sağlıklı gözüküyor.

Akyaka ile ilgili son not ise sokak köpekleri. Özellikle akşam yemek esnasında yemeğinizi paylaşmanızı isteyen çok sevimli, cana yakın köpekler var. Lütfen siz de yemeğinizi hayvan dostlarımızla paylaşın :)

1 Eyl 2015

Periler Diyarı

Son 3 senedir Mayıs ayının geleneğidir Nevşehir'e gitmek benim için. İlk yıl otel tercihimi Ürgüp Kaya Otel'den yana kullanmıştım. Adından da anlaşılacağı üzere Ürgüp'te :) Konumu oldukça iyi. 2 dk yürüyerek merkezde bulunan caddeye ulaşabiliyorsunuz. Sadece odada bulunan eşyalar biraz eski ama fiyat hizmet kalitesi dengeli. 

2 yıldır kaldığım ve bundan sonraki yıllarda da muhtemelen kalacağım otel ise Panoramic Cave Otel. Göreme'de merkeze yakın bir mesafe bulunan otelin odaları, çalışanların samimiyeti, manzarası, rahatlığı mükemmel. Booking.com'da otel ile ilgili yorumumu ve diğer misafirler tarafından yapılan yorumları aşağıdaki bağlantıdan görebilirsiniz.




Bu kadar otel değerlendirmesi yaptıktan sonra gezinin detaylarına geçiyorum artık derken Nevşehir'e ulaşım konusunda da bir kaç şey söylemem gerekir diye düşündüm. Göreme ya da Ürgüp'e  Kayseri üzerinden ya da direkt Nevşehir'e uçakla gidebilirsiniz. Kayseri'yi de gezip görmek, mantı yemek isterseniz, uçakla Kayseri'ye oradan da belirli saatlerdeki minibüslerle Nevşehir'e gidebilirsiniz. Kayseri'ye daha sık uçak olduğu için biletleri daha uygun fiyata alabilirsiniz. Direkt Nevşehir uçuşu biraz daha pahalı oluyor. 




Biraz da gezilecek görülecek yerlerden bahsedelim. Günübirlik yerel tur firmalarının yaptığı turlara katılmanızı tavsiye ederim. Hem farklı kültürlerden insanlarla vakit geçiriyorsunuz hem de rehberin anlattıkları ile daha verimli bir gün geçiriyorsunuz. Turla gittiğimde o turda tek Türk ben ve arkadaşlarımdı hatta bir sene tur ekibimiz Japon, Alman,İngiliz, Arap  ve 1 Türk'ten oluşuyordu :)













Gezi planı oldukça dolu. Önce panoramic seyir terasına gidiyorsunuz ve manzaranın tadına varıp bol bol fotoğraf çekiyorsunuz. Daha sonra da Göreme Milli Parkı, Paşabağları, Selime Manastırı, Uçhisar, Güvercinlik Vadisi, Avanos'u geziyorsunuz. Özellikle Göreme Milli Parkı'ndaki Manastırları, kiliseleri ve o dönemde orada yaşam olduğunu gösteren yapıtları hayranlıkla seyredeceksiniz. 








Gezinin diğer bir ayağı ise Ihlara Vadisi turu. İnanılmaz bir doğa harikası. Orada yürüyüş yapmak, bir yandan da tarihe tanıklık etmek muhteşem bir duygu. Yaklaşık 2 buçuk saatlik yürüyüş ufak tefek de tırmanışın ardından yemek molası verebilirsiniz. Turla gittiğiniz de zaten programın içinde yemek yenilecek mekan belirlenmiş oluyor.








Yemeğin ardından Derinkuyu Yeraltı Şehrini gezmeye başlıyorsunuz. Karanlık, basık ve sadece 1 insanın inebileceği merdiven ve geçitlerden iniyorsunuz aşağıya. Hatta merdivenlerden inmeden fener veya düdükle aşağıdan yukarı çıkanlara "biz geliyoruz, sakın çıkmayın" demek zorunda kaldığınız yerler bile oluyor :) Kesinlikle etkileneceğiniz bir yapı, görmeden gelmeyin derim.

Yemek tercihlerimiz ise Göreme'de Cappadocia Pide Salonunda pide,Ürgüp'te ise ev yemekleri yapan yerel bir restoranda testi kebabı oldu. 










Yapmadan gelmemeniz gereken aktivitelerden biri bisiklet turu. Bisiklet kiralayacağınız bir çok yer bulunmakta. Bisikletle keşfetmek ayrı bir zevk.

Bir diğeri ise benim en çok önem verdiğim ve etkilendiğim gün batımını seyretme. Göreme'de Sunset Point'den seyredebilirsiniz. Kaldığımız otelden 5 dk yürüme mesafesinde. Manzara efsane. 







Yapmadan gelmeyin listesinin  diğer maddeleri ise el yapımı Avanos bardağından elma çayı içmek, elde dokunan halıları görmek ve tamamen el işçiliğine dayanan her biri birer sanat eseri olan çanakları görmek, yapımlarını izlemek.









 Vee tabi ki balona binme. Yine yerel bir çok tur bulunmakta. Sabah ve akşam olmak üzere günde 2 kez kalkıyor balonlar. Her seferde sadece 50 balon havalanabiliyor, oldukça rağbet var o yüzden gider gitmez balonda yerinizi garantilemeniz gerekiyor. Eğer balona binemediyseniz de üzülmek yerine sabah 5:30 ya da 6 gibi kalkın ve balonların gökyüzündeki renkli dansını izleyin :)